
7 haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber şöyleydi:”uçan daireler bir gizli silahtır.almanlar tarafından üretilmiş we ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır.amerikan hawa kuwwetlerinin werdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür.hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır.” haberi izleyen günlerde UFOların alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı.Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu.UFO gözlemleri hızla artarken,özellikle iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu.İskandinawyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar sawaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı.bu dönemde “SS” ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusundainsanlığın yararına we çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti.araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu.Böylece victor Schönberger ‘in uçandaire taslakları ortaya cıktı.Cisimlere Haunebu-1 we haunebu-2 isimleri werildi. hazırlanan plan we çizimlerin, ünlü temasçı George Adamski’nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti… Almanlar 1941 ve 1942 yıllarında daire biçimli uçak üretimine çoktan girmişti bile.Ancak ilk denemelerde çok büyük yapım hataları ortaya çıktı. V-1, V-2, V-4 den sonra,1942 yılında mühendis Richard Miethe , italyan bilim adamı Giuseppe Bellonzo ile V-7 nin yeni modeli üzerinde çalışmaya başladı.zaman geçerken Hitler in de desteğini alan Miethe-bellonzo ekibi,Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya girdiler.böylece inanılmaz efsanevi V-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi 20.813 metre , ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi. Diğer yandan Vril adıyla bilinen uçan diskler projeside devam ediyordu.Bu projenin mimarı Schumann grubuydu we mucize yaratan silahlar konusunda uzmanlaşmış SS E-4 bölümünden destek alıyordu. Vril-1 serisinde tam17 cismin üretildiği biliniyor. disklerin çapı 11.56 metre idi we 2.900 kilometre saat hızına ulaşabiliyorlardı. garip bir biçimde Vril-1 ve Vril-9 un görünümleri ,amerikalı astronot Edwin Aldrige’in ay yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!.. Almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirmek için çalışmayı sürdürdüler. Yeni projelerine ” ateş topu” adını wermişlerdi.Radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek amacı wardı: yok etmek!.. Düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor we radarlarını işlemez hale getiriyordu.Motorun yada elektrik sisteminin tümüyleçökmesini sağlayan ateş topları ürkütücüydü. Bu özellik ,bazı UFO gözlemlerinde, UFO’nun yakın teması sırasında araba motorlarını durdurması , elektrik kesilmesi yada elektrikle çalışan cihazlardaki geçici bozulmayı akla getiriyor. O dönemde, bugün UFO adını werdiğimiz dairesel biçimli taşıt araçları inşaa edildi, kullanıldı we tanıklar tarafndan sayısız gözlem yapıldı.Şimdi bu tanıklardan birini orjinal almanca metinden yapılan çewiriyle yeniden gözden geçirelim.çok gizli askeri belge özelliğitaşıyan gözlemde tanığın adı we kimliği açıklanmamıştır: “almanya’nın Bavyera bölgesindeydim.cumartesi öğleden sonra , akşam olmak üzereydi.karşı taraftan yüksekliği pek de fazla olmayan uçan bir cismin yaklaştığını gördüm.Çapı 8 ila 20 metre arasndaydı.çewresine ıslık sesi yayıyordu we cisim hafif bir titrreşim ile sarsılıyordu.Cismin alt kısmında üç yarım küre bir tanede mawi nokta wardı. ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi çekti.pencere benzer birşey yoktu sadece delikler wardı.Bu ıssız mekanda we cewrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina yoktu.garip cisim alçaldı we görebildiğim kadarıyla bir duwarın arkasnda yere indi.Az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı we uzaktan pek de seçemediğim şeyler olmaya başladı.sadece insan formunda iki silüet görebildim.biri uçan cismin alt tarafnda diğeri ise üstündeydi.Uçan disk yüzeyi metal plakalarla kaplanmışa benziyordu. Hem alttaki üç küre hemde üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler dikkatimi çekti. Az sonra ‘NSU 80 Solingen’ plakalı bir araba geldi.Bunu yeşil bir volkswagen izledi.Gidip yakından bakmaya karar werdiğimde ise , uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu.Yaptığım gözlemden bir hafta sonra ,bu bölgede pek çok kişinin ufo gördüğüne dair raporlar werildi.benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş olabileceklerini düşündüm.Benzincide çalışan bir adamla konuştuğumda onunda aynı cismi gördüğünü öğrendim.” Baska 1 elden göze alırsak , yüzlerce nazi gizli projelerinden biri olan haunebu projesi nazilerin üstün teknolojik gücünü gösteren bir araçtır bu ufo nun denendiği laboratuvarın enkazı halen çek cumhuriyetinde bulunmaktadır antigraviton etkisiyle çalışmaktadır yerçekimini tersine vererek hareket etmektedir özellikle 2. dünya savaşından sonra ufo olaylarında hızlı bir artma görülmüştür ve bu olaylarda gözlenen ve fotorafı çekilen ufo lar haunebu nun şeklindedir haunebu ların ana üssünün antartika olduğu sanılmaktadır savaştan sonra antartikaya keşif gezisi altında amerikalılar bombardıman uçaklarıyla gitmişlerdir peki keşif gezisinde bu uçakların ne işi vardı vede yeşil göller görüldüğü şeklinde ifadeleri olmuştu peki gölün antartikada donmadan durmasının sebebi neydi bir de daha önemlisi antartikanın ortasında bulunan bir nazi bayrağıydı bu bayrağın antartikanın ortasında ne işi vardı araştırmalara göre kutup bölgelerinde dünya kabuğunun iç kesimlerinde bulunan agarta ve şamballa denilen yerlere geçitler vardı zaten araştırmalarda dünyanın tam çekirdeğinde yüksek enerji olduğu sonuçları ortaya çıkmaktadır zaten yeraltı uygarlıkları efsanelerine göre dünyanın artasında bir enerji kaynağından söz edilmektedir bu kadar tesadüf rastlantı olamaz bir şekildedir nazilerin haunebu yardımıyla mars gezegenine gittikleri sanılmaktadır mars la ilgili bulunan bir fotorafta mars üzerinde haunebu 2 görülmektedir bur da da bir üs kurulduğundan söz edilmektedir haunebu 2 bir ss projesidir bilindiği gibi ss ler en seçkin savaşçılardan oluşmaktadır ss lerin bir kolu olan müslüman savaşçılardan oluşan hançer birliğide bu organizasyonun içinde bulunmaktadır ss ler zamanla gizemli konularda yoğunlaşarak ufo yapımına ağırlık vermişlerdir haunebu ların ışık hızına yakın bir hızda oldukları tahmin edilmektedir ayrıca nazilerin çalışmaları arasında birde ışın silahı projesi bulun maktadır haunebuların bu silahla donatıldığı sanılmaktadır bir haunebu taşıyıcısı olan silindir şeklindeki bir ufo projesi de bulunmaktadır bu aracın tıpatıp benzeri 1970 li yıllarda sovyet uçakları tarafından görülmüş ve uçakların ateşinden etkilenmemiş ve bir sovyet mig 25 foxbat uçağı bu silindir şeklindeki araç tarafından düşürülmüş ve diğer uçaklar kendilerini zor kurtarmışlardır bu gibi olağanüstü fenomenler bizlere nazi lerin teknolojide zamanımızın ötesine geçtiklerini göstermektedir zaten savaştan sonra müttefikler bunu dile getirmişler ve nazilerin zaman ötesi buluşlarına bir isim takarak bunlara acaipler adını vermişlerdir nazilerin teknolojik olarak bu kadar ilerlemelerine ilişkin görüşler ortaya atılmış ve kimileri uzaylılarla temas kurduklarını kimileri zamanda yolculuğu başardıklarını ifade etmişlerdir fakat bilinmesi gereken bir şey vardırki o da atlantis ve lemuria dan kalan ayrıntıların bu konularda katkı payının büyük olduğudur. Bir başka yazıda da Almanların farklı dünyalardan canlılarla il birliği içinde olduğu söyleniyor.. Nazi Almanyası ile Uzaylı Müttefikleri Aldebaranlı'lar Diğer Gezegenlerde Üs Kurmuşlar mıydı 60’li ve 70’li yıllarda Ay üzerinde bir UFO hareketliliği gözleniyordu. Bu gözlemlerin bir kısmı teleskopla yapılmıştı, bir kısmı da Ay’a giden astronotlar vasıtası ile… Örneğin Apollo 11’in Ay üzerinden yaptığı canlı TV yayınında modülün hemen sağ kenarında çan şeklinde parlak ir UFO görünüyordu. Gerek bu çan şeklindeki, gerekse disk şeklindeki uçandaireler, iyi. Reich’ın ürettiği Haunebu II ve Vril-1 uçandairelerine çok benziyordu. 21 Nisan 1945 gecesi büyük bir çana benzeyen uzay gemisi Haunebu iyi, Mars’a doğru yola çıkmış ve sorunsuz bir şekilde gezegene inmişti. Haunebu iyi’ün mürettebatı, milyonlarca yıldır orada bulunan, Mars yüzeyinin altındaki tesislere gitmişlerdi. (İddialara göre, mars yüzeyindeki piramitlerin altında tüneller şebekesi bulunuyordu) 1952 yılında çekilen Ay yüzeyinin teleskopik bir fotoğrafında, dış görünümü ile Haunebu iyi’e benzeyen bir UFO tespit edilmişti. Bu UFO muhtemelen, Mars, Ay ve kutuptaki Neuschwabenland-Alman üssü arasında mekik seferi yapan bir araçtı. 1951 yılında yine teleskopla çekilen başka bir fotoğrafta Dünya ile Ay arasında bir UFO görülüyordu. Bu demektir ki, 1945’de plan aşamasında bulunan “puro” şeklindeki uzay gemileri projesi, yani S.S E-V’in takdığı isimle “Andromeda Geraet”, muhtemelen 1945’den sonra kutuptaki Alman üssü Neuschwabenland’da gerçekleştirerek, “sigara” ve “puro” şeklinde uzay gemileri üretilmişti. Bu uzaygemileri “Ana gemi” olarak bir Haunebu II ve dört Vril-1 uzay gemisi taşıyabiliyordu. Muhtemelen Amerikan Ay kaşiflerinin Ay’da çektikleri fotoğraflarda görülen uzay gemileri Vril-1 UFO’larıydı. 1950’lı yılların başında uzaylılarla temas kurduğunu iddia eden Amerikalı George Adamski’nin teleksopik foto ile 1952’de çektiği fotoğraflarda görülen Satürn’lü!! ve Venüs’lü!!! ana gemiler, gerçekte Reich Almanyası’nın ürettiği “Andromeda Geraet” idi. Ayrıca yine Adamski tarafından 13 Aralık 1952’de Palomar Bahçeleri, California’da 15 cm.lik bir teleskop kullanılarak fotoğrafı çekilen bir UFO, daha doğru ifadeyle “Keşif Gemisi” aslında, SS E-IV’ün geliştirdiği bir Haunebu II idi. Haunebu iyi uzay gemileri “Elektromanyetik Antigravitasyon tesiri” ile çalışıyordu ki bugüne kadar dünyada hiç kimse bunu çalışır bir biçimde üretememiştir. Haunebu iyi’ün Mars yolculuğu ve Haunebu II, Vril-1 ve Andromeda-Geraet ana gemisinin II. Dünya Savaşı’nın bitimine az bir zaman kala Ay’da konuşlandırılmalarının sebebi, Reich-Almanyası’nın yönetiminin umduğu gibi, her iki gezegenin (yani Ay ve Mars’ın) yüzeyinin altında mevcut bulunan sağlam tesisleri yeniden harekete geçirmek ve 68 ışık yılı uzaklıktaki güneş sisteminden, yani Aldebaran’dan gelecek olan dünya-dışı insanların oluşturduğu “Kurtarıcı Uzay Filosu”nun gelişi için üsleri hazır vaziyette tutmaktı. ABD’nin 70’li yıllarda sürdürdüğü NASA insanlı Apollo programını Ay’a inişten sonra aniden kesmesi ve oraya bir daha hiç astronot göndermemesi, ayrıca Viking Mars projesinin başarısızlığa uğraması, tesadüf değildi!. Sovyetler’in 1989 yılında Mars’a gönderdiği “Phobos-2” adlı uydusu da Mars’ın yörüngesinde iken dünya ile bağlantısı kesilmişti. Aynı şeklide 24 Ağustos 1993’de Amerikan Mars uydusu “Observer” de Mars üstünde iken dünya ile bütün bağlantıları kesilmişti. Ay ve Mars’ta meskun “Zekalar”, Reich Almanyası uzay gemisi mürettebatı ve Amerikalıların Ay’da ve Mars’ta karşılaştıkları Aldebaranlılar, hem Amerikalıları hem de Sovyetleri bu iki gezegende de istemiyorlardı. Mars ve Ay’daki birleşik Reich-Almanyası & Aldebaranlılar gücü, ABD ve Sovyetlere, gayet açık ve net olarak buralarda istenmedikleri mesajını vermişlerdi. Daha sonra iki müttefik, insansız Mars denemelerinden sonra, insanlı Apollo uçuşları gibi, Mars’a da insanlı bir keşif gezisi düzenlenmek istemişlerse de Aldebaranlı “Marslılar” ve Reich-Almanları, Amerikan-Viking teşebbüsünü ve Rusların Mars uydusunu tamamen etkisiz durumuna getirmişlerdir. Kolberg Toplantısı ve Vril-7 Projesi: 1943 Noel’inde Ostseebad Kolberg’in romantik sahil şatosunda, Vril ve Thule örgütünün ileri gelenleri ortak bir toplantı yaptılar. Medyum Maira Orschitsch ve onun tarafından keşfedilen, Vril örgütünün yeni kadın medyumu Sigrun F. De bu toplantıda hazır bulunmuştu. Bu iki kadın medyum toplantıda çok önemli bir rol oynamıştı. Toplantının başında doğal olarak, savaş durumu ve Almanya’nın karşı karşıya bulunduğu tehlikeler, düşmanın muazzam gücü, azalan hammadde stokları v.b konular tartışılmıştı. Konuşmacılara göre, Almanya, açıkça aynı eski Kartaca gibi, yok edilmek isteniyordu. Müttefiklere karşı son bir fırsat yaratılamazsa, Almanya’nın geleceği umutsuz görünüyordu. Daha sonra UFO’ların savaşa hazır duruma getirmenin güçlüklerden bahsedildi. UFO’lar kendi koruyucu alanlarını yarattıkları için, saldırılardan yara almıyorlardı ama bu koruyucu alan, aynı zamanda, içerden dışarıya herhangi bir silahla atış yapmaya da engel teşkil ediyordu. Bu sebepten UFO’lara konvansiyonel silahlar, yani ne bombalar ne de makinalı tüfek ve/veya toplar, monte edilemiyordu. Bu silahlar aynı zamanda UFO’ların uçuş özelliklerini de olumsuz olarak etkileyebiliyordu. SS E-IV tarafından geliştirilen “Işın Topları” da etkili olarak kullanılabilecek bir durumda değildi. Bu genel durum değerlendirmesinin içine daha sonra “Aldebaran-Perspektifi” de dahil edildi. Aldebaran-Summi imparatorluğu ile medyumsal olarak güçlü ve somut bağlantılar kurulduğu açıklandı. Vril mensupları “Boyut Kanalında” yolculuk yapabilen bir “Uzay Gemisi” üzerinde çalıştıklarını belirttiler. Bu gemi vasıtası ile 68 ışık yılı uzaklıkta bulunan Aldebaran’a rahat ve hızlı bir şekilde girmek mümkündü. Vril mensupları kendilerinin “Medyumsal transkomünükatif” yolla sağladıkları Alman-Aldebaran ittifakının daha sağlam ve etkili bir şekilde yürümesi gerektiğini söylediler. Bu düşünceler 2 veya 4 Ocak 1944 tarihlerinde Adolf Hitler’e sunuldu. 2 Ocak 1944’de Hitler, Himmler, Künkel (Vril örgütünden) ve Dr. Schumann’ın (Vril örgütünden) katılımı ile şunlar konuşulmuştu: “Hitler karanlık bir önsezisinden bahsetti. O, Scharnhorst adlı savaş geminsin kaybını “Gölgelerin Laneti” olarak tanımlıyordu. Hitler, Himmler’in ısrarı ile Künkel ve Schumann’ın düşüncelerini öğrenmeye karar verdi. Künkel ve Schumann birkaç kelime ile Aldebaran İmparatorluğu ile yapılan ittifaktan bahsettiler ve Vril örgütünün çalışma toplantılarına ait tutanakları (Yani Aldebaranlılarla kurulan medyumsal temasa dair belgeleri) Hitler’e sundular. Hitler bunları dinlerken, bir yandan da Himmler’e anlamlı bir şekilde bakarak, bütün bunları ciddiye alıp almama konusundaki şüphelerini hissettirmişti. Künkel, “Öbür taraf uçuşu” sayesinde muazzam mesafeleri kat etmenin mümkün olduğunu ifade etmişti. O, Aldebaran hakkında gerekli bütün bilgileri Hitler’e vermişti. (yani Aldebaran’ın dünyaya benzer iki gezegeni olduğu, başka ırklardan olan Regulus ve Capella ile yaptıkları savaşları, teknik üstünlüğe sahip uzay filoları v.s) Künkel’in Führer’e anlattığına göre, Almanya ve Aldebaranlılar arasında “Düşüncesi” bir iletişim kurulmuştu ve bu halen de devam ediyordu. Hitler bunları dinlerken sabrının taştığını hissediyordu ki, tam bu sırada Himmler, Künkel’in açıklamalarını sonuna kadar dinlemesini rica etti. Schumann, “İnterkozmik Araç” denilen Vril uçandairelerinin plan ve fotoğraflarını Hitler’e gösterdi. Schumann ve Künkel, “Bu taraf-öbür taraf boyutlar kanalı” vasıtası ile Aldebaran’a uçmak ve oradaki yönetimle ittifak yaparak, Aldebaranlı uzay savaş gemilerini bu dünyaya getirmek için hazırladıkları planları da açıkladılar. Bu gemiler “Öbür taraf –bu taraf boyut kanalı” vasıtası ile dünyadaki savaşa sokulabilirse, Almanya’nın zaferi garanti edilebilirdi. Hitler o ana kadar tek bir söz bile söylememişti. Sonunda Himmler’e bütün bunlar için ne düşündüğünü sordu. Himmler, bütün bunların bir fantezi ürünü olmadığını ve araçların Vril örgütü mensuplarınca denemeleri şartı ile, akla uygun bulduğunu açıkladı. Hitler ilk defa olarak, Schumann ve Künkel’e bütün bunların ayrıntılı olarak planlanıp planlanmadığını sordu. Schumann, ilk uygun Vril aracının böyle bir uçuş denemesi için hazır olduğunu ve bu ay içinde ilk insanlı uçuş denemesini gerçekleştirebileceklerini belirtti. Yapılan hesaplara göre, farklı “Öbür taraf zamanı” pilot ve mürettebat için bir sorun teşkil etmeyecekti. Bu taraf zamanına ölçüldüğünde Aldebaran’a varış 22-23 yıl sürüyordu ama aracın içindeki mürettebat için geçen zaman, boyut değişikliği dolayısı ile, yalnız birkaç gün sürecekti. Bu hesaplamalardaki en ufak bir yanlışlık bile Vril mürettebatının ölümüne sebep olabilirdi. Hitler, Aldebaran savaş gücünün dünyaya yardıma gelmesi en iyi şartlarda 50 sürer dedi. Künkel, bugünkü Vril tekniği şartlarında bu doğrudur, fakat çok yakında daha iyi araçlar üretebileceğiz diyerek cevap verdi. Hitler’e verilen bütün bu bilgiler yine de onu tatmin etmemişti. Dünyaya gelecek olan bu varlıkların ne biçim yaratıklar olduğunu sordu. Künkel söz konusu halkın, insan ırkından olduğunu ve bir çeşit imparatoriçe tarafından yönetildiklerini söyledi. Hitler bütün bunları dinledikten sonra, onlara SS’lerin desteği ile bu girişimi başlatabileceklerini söyledi. (Hitler o zaman bu girişime hiç inanmıyordu Nisan1945’de Himmler’e şöyle demişti: “Umarım ki bu uzay imparatorluğu, Künkel, ve Schumman’ın söz verdiği gibi, intikamımızı almak için dünyaya gelebilir!”) Führer karargahındaki konuşmadan hemen sonra, yani 2 Ocak 1944’de Vril-7’nin yapımı için tüm güçler seferber edilmişti. Vril mensuplarının perspektifinden bakıldığında bu o kadar zor bir şey değildi. Bu 45 m. çapındaki uzay gemisi aslında genişletilmiş ve adapte edilmiş Vril-1 gemisi idi. Yalnız daha basit ve üretim tekniği açısından daha ucuz bir malzeme kullanılarak yapılmıştı. Vril-7 yapımında tamamen yeni hücre kaplamaları kullanılmış ve 1945 başlarında Traunstein yakınlarında S.S’lere teslim edilmişti. Vril örgtünün yaptığı “Vril-7” “Uzun menzilli uzay gemisi projesi” olmasaydı, dünya insanları ve dünya insanlar arasındaki iletişim yalnız medyumsal mesajlar kanalı ile sınırlı kalacaktı. Alman Vril-7 projesi çerçevesinde 2 tip başarılı uzay gemisi yapılabilmişti. Vril-7 (1) “Gezegenlerarası Uzunmenzilli Uzay Gemisi”: Teknik Özellikleri Çapı: 45 m. Yüksekliği: 15 m. İtiş şekli: Y-7/0 motoru + SM Levitatör EV Hız: Tak. 300000 km/sn. (Işık hızı) Normal kozmik anti gravitasyon uzay uçuşu. Işık hızının 3 katı = Tak. 900000 km/sn.= Uzay üstü boyut kanalı uçuşunda kullanılan hız. Ulaşım mesafesi: Teorik olarak sınırsız, pratikte max.68 ışık yılı uzaklık için hesaplanmıştı. 68 Işık yılı = 64x10 km= Aldeberanın uzaklığı, uzay gemisindekiler için birkaç hafta ve 22,5 dünya yılı. Silahlar: 4xMk-108 Bataryası (Makinalı Top) 2xMk-108 (Uzay gemisinin üstünde) 2xMk-108 (Uzay gemisinin altında) Daha sona uzay gemisinin altına 11 mm kalibrelik, küçük bir zırhlı kulenin içinde, KSK Donar (Işın topu) monte edilmişti. Mürettebat: Max. 14 kişi Vril-7, Ocak 1944’de ilk boyut kanalı test uçuşuna çıkmış ve bir saat sonra, çok hasar görmüş bir durumda geri dönmüştü. Yapılan araştırmalardan sonra bu hasarın, uzay gemisinin hücrelerinin zayıf yapılmasından kaynaklandığı anlaşıldı ve Vril-7 bir müddet dinlendirildikten sonra, hücreleri yenilenerek, bazı ilavelerle Nisan 1945’de SS’lere devredildi. Bu işlemden sonra Vril-7’ler, dünyadaki gizli taşıma işlerinde kullanıldı. Hem yapı, hem de itiş şekli olarak, Vril-7, Vril-1’in oldukça genişletilmiş bir versiyonu idi. Fakat “Boyut Kanalı” yolculuğunu başaranın Vril-1 mi yoksa Vril-7 mi olduğu kesinlikle bilinmemektedir. Vril-7 (2) “Vril-Odin” Gezegenlerarası Uzay Gemisi: Hafif Uzay Kruvazörü. Teknik Özellikleri Çapı: 45 m. Yüksekliği: 22,50 m. İtiş şekli: İhtimal-A= Vril-7 (1)de olduğu gibi İhtimal-B=Y-7/0-Vril-7(1)+Thule-Takyonator-7c-Haunebu-II (Her ikisinin geliştirilmiş rekombinasyonu) Hız: Max. Işık hızında=Tak.300000 km/sn. (Normal kozmik anti gravitasyon uzay uçuşunda) 3x Işık hızı=Tak.900000 km/sn.= Uzayüstü boyut kanalı uçuşunda kullanılıyor. Ulaşım mesafesi: Vril (1)’in aynı Silahlar: Haunebu II’nin zırhlı döner kulesi, KSK “Donar” (Işın Topu Donar KSK IIIV) Vril-7 (1) 11 mm. Kalibreli. Uzay gemisinin üst kısmında. Mürettebat: 28 kişi (14 Erkek+14 Kadın) Nisan 1945 itibarıyla. Bu uzay gemisi Nisan 1945’de Untersberg-Berchtesgaden’den havalanarak 68 ışık yılı uzaklıktaki Aldebaran’a doğru yola çıkmıştı. Savaşın sonuna gelindiği ve Alman Reich’ının yenilgisi de kaçınılmaz göründüğü için, “Boyut Kanalı” uçuş testi yapılmadan yola çıkma mecburiyeti hasıl olmuştu. Vril-Odin, Vril ve Hauenbu yapım tarzlarının karışımından ortaya çıkan ilk ve son başarılı proto tip uzay gemisi olmuştu. Tek başına Haunebu motoru boyut kanalı yolculuğu için uygun değildi. Çan şeklindeki bir Haunebu uzay gemisi daha ilk denemesinde, bir daha hiç dönmemek üzere, boyut kanalında kaybolmuştu.Vril yapımı gemiler de tek başlarına boyut kanalı yolculukları için yeterli değildi. Bu sebeplerden yukarda anlatılan kombinasyon uygun görülmüştü. Vril-Odin, ilk defa Ekim 1944’den sonra, Haunebu-Vril II/3 kombinasyonu uzay gemisi projesi olarak ortaya çıkarmıştı. İddialara göre, Vril-Odin ve mürettebatı, sağsalim bir vaziyette Aldebaran-Sumi Güneş sistemine varmış ve orada Sumi-Er gezegenine inmişti. Anlatılanlara bakılırsa Sumi-Er dünyamıza çok benzeyen bir gezegendi. Sumi-Er yönetimi, dünyalı müttefikleri olan Alman-Reich’ını düşmanlardan kurtarmak için, Uzay Amirali Zoder komutasında 280 Uzay-Kruvazöründen oluşan bir filoyu, Vril-Odin mürettebatı ile birlikte, boyut kanalı üzerinden, güneş sistemimize ve dünyaya göndermeye hazır olduğunu bildirmişti. Vril örgütünün kadın medyumları ve Sumi-Er’li kadın medyumlar arasındaki medyumsal iletişim sonunda, Alman Reich’ının savaşı kaybetmesi halinde, Sumi-Er’liler askeri destek gönderme teklifinde bulunmuşlardı. Dünyada kalan Vril örgütü kadın medyumları arasındaki medyumsal iletişim, Alman uzay gemisinin Sumi-Er’e inmesinden sonra 2 yıl daha devam etmişti. Bilinmeyen sebeblerden dolayı 1947 yılı başlarında bu medyumsal temas kesildi. Bu tarihten sonra temasın devam edip etmediği kesinlikle bilinmiyor. “Vril-Odin” uzay gemisinin boyut kanalında yolculuğu mürettebat için birkaç hafta, fakat dünya yılı 22,5 yıl sürüyordu. “Vril Odin” uzay gemisi 1967 yıllı sonlarına doğru, Aldebaran-Sumi yakınlarında boyut kanalından çıkarak yeniden normal evrene girmiş ve orada kendini bekleyen bir Aldebaran uzay kruvazörü eşliğinde Sumi-Er’e inmişti. Burada haklı olarak şu soru sorulabilir, Aldebaran-Sumi “Kurtarıcı Filosu” ve “Vril-Odin” mürettebatı ne zaman dünyaya gelecekler? Bizim de cevabımız şu olacaktır; Onlar dünyaya geldiler ama bizlerin haberi yoktu!.. Reich-Almanları’nın kutuplarda yaşayan müttefikleri olan Arianni’lerin, UFO’ları ile ABD’ye inip Eisehower ile görüştüklerine dair iddialar vardır. (1952 yılında ABD’de Washington göklerinde yoğun UFO gözlemleri yapılmıştır). Nitekim Başkan Eisenhower 20 Şubat 1954’de Edward AFB’de (Amerikan Hava Kuvvetleri üssünde) iken üsse, 5 uçan daire inmiş ve uzaylıların aynı bizim gibi insan oldukları ve bizim gibi atmosferde nefes alabildikleri görülmüştü. Uzaylılar Amerikan Başkanı’ndan nükleer silahlanmaya son vermesini istemişlerdi. Uzaylılar, Eisenhower ve yanındaki yetkililerin gözleri önünde hem kendilerini, hem de gemilerini görünmez bir duruma getirmeyi başararak onlara teknolojik üstünlüklerini göstermişlerdi. 1 Nisan 1990 tarihli bir Amerikan gazetesinin iddiasına göre, “Hitler tarafından 1943 yılında bir intihar misyonu ile uzaya gönderilen Alman astronotlar, 47 yıl sonra (yani 1990’da) dünyaya dönmüşlerdi. “Bu sözler bir NASA yetkilisinin ağzından çıkıyordu ve yetkilinin anlattıklarına bakılırsa, 3 uzay öncüsü Reich-Almanı 3 Nisan 1990’da bir uzay kapsülü ile kuzey Atlantik denizine inmiş ve bir Amerikan savaş gemisine alınmışlardı. Bu 3 astronot 1943’de geliştirilen bir V-2 roketi ile uzaya fırlatılmışlar ve açıklanamayan sebeplerden dolayı, kendileri için fazla bir zaman geçmeden (bizim zamanımızla 1990 yılında) dünyaya inmişlerdi. Astronotları gören Amerikalı yetkililerin hayretten dilleri tutulmuştu; Çünkü karşılarındaki insanlar geçen 47 seneye rağmen hiç yaşlanmamış gibi duruyorlardı. Acaba bu haberde bir gerçeğin saptırılması mı söz konusuydu? Gerçekte burada söz konusu olan astronotlar, Reich-Almanyası ile anlaşma yapmış Aldebaran uzay filosunun temsilcileri olmasın? Belki de bu temsilciler ABD’ye bir ültimatom vermeye gelmiş olabilirler!!! Süpergüç ABD, açıkça İsrail’in görevlendirilmesi ile, 1991 yılı başında Irak’a karşı bir saldırı savaşı başlatmış ve zafere çok yaklaşmışken aniden, sanki birileri bir barış ultimatomu vermiş gibi, savaşa son ermişti. Acaba bu Aldebaranlı’ların bir ultimatomu muydu? Aşağıdaki yazıda konuyla ilgili farklı bir yorum ve araştırmadır. Almanya’nın geleceği tehlikeye düşünce Hanuebu-3 modeli Uçan Daire’yi ürettiler. Bu gemi Mars yolculuğuna çıktı. Bu yolculuk 20 Nisan 1945 tarihinde başladığına dair deliller vardır. Bu uçandaire Vril Projesi kapsamında Almanların 68 ışık yılı uzaktaki Aldebaranlı’lar ile ortaklık kurdukları ve bunun için de Mars gezegeninde üs kurmak üzere yola çıktığı SS kayıtları Amerikan askerlerinin eline geçince bu gemiyi ve yolculuğu öğrendiler. Andromeda Geraet denilen 139 metre uzunluğunda ve silindir şeklindeki “Ana Uzay Gemisi” Aralık 1944’e kadar plan ve eskizler halinde idi. Geraet, bir Haunebu, iki Vril ve iki tane de Vril-2 uçandairesi taşıyacak şekilde planlanmıştı. Bu silindir veya puro şeklindeki uzay gemileri SS’lerin sorumluluğu altında geliştiriliyordu. İşgalde bunlar ele geçirildi ve varlıkları ortaya çıktı. Aradan yıllar geçti. ABD Viking-1 uydusunu Mars’a gönderdi. 24 Temmuz 1976’da Mars’a inmesi ile dünyaya ilginç resimler göndermeye başladı. Bunlar arasında Cydonia bölgesinde bulunan ünlü “İnsan Yüzü” Mısır’daki Sfenks’in başına benzetilmektedir. Ve bunun 15 km uzağında bulunan piramitler, devasa şehir yıkıntıları çok dikkati çekmişti. Ayrıca Mars’ın güney kutbunda esrarengiz dikdörtgen ve kare şeklinde duvara benzer buluntular görülmüştü ki, NASA bunlara İNKA ŞEHRİ adını vermişti. Haunebu-3 uzay gemisi 19 test uçuşundan sonra Nisan 1945’in sonunda kutuptaki üs’ten Neuschwabenland’dan havalanarak Mars’a doğru yola çıkmıştı. Geminin 70 kişilik bir mürettebatı vardı. Bunlar arasında kadınlar da bulunuyordu. Mars yüzeyinde bulunan Mars medeniyetine ait anıtlar, bu mürettebatın işlerinden mi acaba? Yalnız Mars’da değil, Ay üzerinde de “R” ve “S” harflerine rastlanıldı. Örneğin kare gibi geometrik şekillere rastlanmaktadır. İlginçtir ki Viking-1’in Mars’tan gönderdiği resimler arasında kayaların üzerine işlenmiş “B”-“G” veya “8” şeklinde yorumlanabilecek yapay şekiller görülmektedir. Bu suni yapılar, Sovyetlerin ve ABD’nin insanlı ve insansız uzay sonda ve kapsülleri tarafından çekilen bütün fotoğraflarda görülmektedir. Büyük bir çan’a benzeyen uzay gemisi Haunebu-3 Mars’a doğru yola çıkmış ve problemsiz bir şekilde gezegene inmişti. Mürettebatı milyonlarca yıldır orada bulunan Mars yüzeyinin altındaki tesislere gitmişlerdi. 1950’li yılların başlarında Ay üzerinde birçok UFO görülmeye başlanmıştı. 1952 yılında çekilen Ay yüzeyinin teleskopik bir fotoğrafında, dış görünümü ve Haunebu-3’e benzeyen bir UFO tespit edilmişti. Bu UFO muhtemelen, Mars, Ay ve Güney Kutbundaki Neuschwabenland-Alman Üssü arasında mekik seferi yapan bir araçtı. 1951 yılında çekilen başka bir fotoğrafta ise Dünya ile Ay arasında Puro şeklinde uzay gemisi görülmüştü. 1945’ten sonra kutuptaki gizli üste bu puro biçimli geminin aynısı yapılmış olabilir. Bu UFO’ların Mars yolculuğu ve Haunebu-2, Vril-1 ve Andromeda Geraet ana gemisinin 2’nci Dünya Savaşı’nın bitimine az bir zaman kala Ay’da konuşlandırılmalarının sebebi, Reich Almanyası’nın yönetiminin umduğu gibi, her iki gezegenin Ay ve Mars’ın yüzeyinin altında bulunan sağlam tesisleri yeniden harekete geçirmek ve 68 ışık yılı uzaklıktaki güneş sisteminden yani Aldebaran’dan gelecek olan dünya-dışı insanların oluşturduğu “Kurtarıcı Uzay Filosu”nun gelişi için üsleri hazır vaziyette tutmaktı. ABD’nin 1972 yılında sürdürdüğü NASA insanlı Apollo programını Ay’a inişten sonra aniden kesmesi ve oraya bir daha hiç astronot göndermemesi, ayrıca Viking Mars projesinin başarısızlığa uğraması tesadüf değildir. Sovyetlerin 1989 yılında Mars’a gönderdiği “Phobos-2” adlı uydusu da Mars’ın yörüngesinde iken dünya ile bağlantısı kesilmişti. Aynı şekilde 24 Ağustos 1993’de Amerikan Mars uydusu “Observer” da Mars üstünde iken dünya ile bütün bağlantıları kesilmişti. Ay ve Mars’da meskun “Zekâlar” Reich Almanyası uzay gemisi mürettebatı ve Amerikalıların Ay’da ve Mars’da karşılaştıkları Aldebaranlılar, hem Amerikalıların hem de Sovyetleri bu iki gezegende de istemiyorlardı. Mars ve Ay’daki birleşik Reich Almanyası ve Aldeberanlılar gücü, ABD ve Sovyetlere, gayet açık ve net olarak buralarda istenmedikleri mesajını vermişlerdi. Daha sonra iki müttefik, insansız Mars denemelerinden sonra, insanlı Apollo uçuşları gibi, Mars’a da insanlı bir keşif gezisi düzenlemek istemişlerse de Aldebaranlı “Marslılar” ve Reich Almanları, Amerikan Viking teşebbüsnü ve Rusların Mars uydusunu tamamen etkisiz duruma getirmişlerdir. Yorumlamaya gelelim: Benim uzun zamandır iddia ettiğim Amerika’nın korkudan Ay’a neden gidemediği ve orada Üs kurma projesinden neden vazgeçtiğini düşünüyorum, sonuçta oradaki üslerde yaşayan uzaylıların Amerikalıları burada istemedikleri ortaya çıkıyor. 1972 yılından beri Ay’a gidemeyen ABD’nin Apollo uçuşları sonunda düşüncesi 2000’li yıllarda Ay’a üs kurmaktı. Oradan yola çıkacak uzay gemileri, güneş sistemini keşfe çıkacaktı. Bu gerçekleşmedi. Şimdi ne yapılıyor: Dünyanın çevresinde büyük bir uzay istasyonu yapılıyor. Oraya durmadan malzeme taşınıyor. Gelecekte o büyük istasyondan Mars’a veya başka bir gezegene yola çıkacak uzay gemisi yapılacaktır. Bir diğer ilginç konu da şudur. Amerika dünya milletlerine düşüncesini Hollywood sinemasıyla sunar. Hollywood’un yaptığı filmlerde dünyaya uzaylılar saldırır ve Amerika da ortaya çıkardığı gizli silahlarıyla bu savaşı kazanır. Uzaylıları yener ve dünyayı kurtarır. Acaba bu mesaj Güney Kutbunda, Ay’da ve Mars’da bulunan Reich Almanyası ve Aldebaranlı müttefiklere gönderilen bir mesaj mıdır. Bir yandan uzaylılar ile temasa geçmek için 3 milyar dolar para ayıran Amerikan Devleti, diğer yandan da uzay çalışmaları için milyarlarca dolar harcamaktadır. Amerika Mars’a gidebilecek mi? Bunu zaman gösterecek ama bu konuda Başkan Bush kararlı ve 600 milyar ile 1 trilyon dolar tutan projeye start verdi. Süre ise 2025 olarak belirlendi. Yaşarsak göreceğiz. Şurası gerçek ki Amerika 2’nci Dünya Savaşı bittiğinden beri tüm gücünü uzay çalışmalarına verdi. Ve bu çalışmalar gizli olarak yapılmaktadır. Reich Almanlarının kutuplarda yaşayan müttefikleri olan Arianniler’in veya Aldebaran Yıldız Sisteminden gelenlerin Amerikan Başkanı Eisenhower ile görüştükleri iddiası da vardır. UFO’ları ile ABD’ye 20 Şubat 1954 Edward AFB Amerikan Hava Kuvvetleri üssünde iken, 5 UFO inmiş ve uzaylıların aynı bizim gibi insan oldukları ve bizim atmosferde nefes alabildikleri görülmüştü. Uzaylılar Amerikan Başkanından Nükleer silahlanmaya son vermesini istemişlerdi. Uzaylılar Eisenhower ve yanındaki yetkililerin gözleri önünde hem kendilerini, hem de gemilerini görünmez bir duruma getirmeyi başararak onlara teknolojik üstünlüklerini göstermişlerdi. Eisenhower’in bu konuşmayı pek önemsemediği sonraki yıllarda Amerikan Ordusunun nükleer füzeleri geliştirmesi bunun somut örneğidir. 1980’lere gelindiğinde ABD ve Rusya nükleer silahları sınırlandırmışlardı. Bugün de iki tarafın elinde önemli derecede nükleer silah bulunmaktadır.